Ana Sayfa
Hakkımda
Kitaplarım
Alternatif Eksenler
Harşit Çepnileri
Bahçecik Tarihi
Köşe Yazılarım
Şiirlerim
Tebliğ-Konferans
Haberler
Fotoğraf Galerisi
Ziyaretçi Defteri
İletişim
Her türlü sorunuzu buradan sorabilirsiniz.
SONUÇ
SONUÇ
Harşit Havzasında Çepniler başlıklı araştırmamızda ağırlıklı olarak Doğu Karadeniz Bölümü’ndeki Harşit Nehri vadisinin başlıca yerleşim yerleri olan Kürtün, Doğankent, Çanakçı, Güce ve Tirebolu; kısmen Torul, Gümüşhane, Trabzon ve Giresun; zaman zaman da Çepnilerin Anadolu ve Anadolu dışında dağıldıkları tüm coğrafyalar ele alınmıştır. Karadeniz insanının ve kültürünün belkemiğini oluşturan Çepniler tüm obalarıyla Malazgirt Savaşı’ndan sonra bugünkü Türkiye’ye göç etmişlerdir. Gittikleri coğrafyalarda boy düzenine bağlı olarak çoğu zaman bağımsız ya da yarı bağımsız yaşamışlardır. Danişmentlilerin mirasçısı olarak Bayramlı veya diğer adıyla Hacıemiroğulları Beyliğini kuran Çepniler özellikle Trabzon Rum Devleti’ne karşı etkin bir poltika izlemiştir. Anadolu Selçuklu Sultanları metbu olarak tanınmış fakat gerek Moğolların ve gerekse İlhanlıların yarattığı otorite boşluğu, Çepnilerin beyleri vasıtasıyla hükümran oldukları yerlerdeki güçlerinin sarsılmasını engellemiştir. Osmanlıların Yıldırım Beyazıt zamanında aldığı yöre Timur ve Ankara Savaşı’yla birlikte elden çıkmış ve Çepniler daha önceden beri alışmış oldukları serbest yönetim anlayışını sürdürmüşlerdir. Sultan II.Murad’ın yöreyi tekrar ele geçirmesine (1427) ve Fatih Sultan Mehmed’in de Trabzon’u fethetmesine (1461) karşın yörede asıl Osmanlı hakimiyeti 1473’teki Otlukbeli Savaşı’nda Akkoyunluların yenilmesiyle ve 1479’da da Torul havalisinin alınmasıyla mümkün olabilecektir.
Daha sonraki dönemde Osmanlı toprak sisteminin bir parçası olan Çepniler önce gösterdikleri yararlılıklardan ve askerî kabiliyetlerinden ötürü vergiden muaf müsellem / sipahi tarzı hizmetlerde tutulmuşlardır. Anadolu’daki Türklerin İran’da kurmuş olduğu Safevî Devleti’nin şekillenmesinde rolü bulunan Çepniler zamanla bu ayrıcalıklı konumlarını kaybetmişlerdir. Yavuz Sultan Selim zamanlarındaki Kızlbaş Fetreti de hem yörenin nüfusunun hem de Çepni Türklerinin Osmanlı üzerindeki nüfuzunun azalmasına neden olmuştur. Zamanla vergi veren reaya yani sıradan halk derecesine inen Çepniler bölgede coğrafyanın da izin verdiği ölçüde hayvancılık ve tarımla uğraşmışlardır. Yörenin ayrı bir hususiyeti olan madenler de Çepniler için ayrı bir geçim kaynağı olmuş hatta Duraklama ve Gerileme devirlerinde ayaklanmalar için de sığınak ve kazanç olarak görülmüştür. XVII, XVIII ve XIX. yüzyıllar hem Osmanlı Devleti için hem de yöre insanları için sosyo-ekonomik olarak bozuk bir düzen vaziyetinde geçmiştir. Tımarların bozulması, dış seferlerin malî yüklerinin bunalttığı halk topluluklarının Celâli isyan denemeleri, dönme ve devşirmelerden seçilen mülkî amirlerin halka aykırı davranışları zamanla bölge içinde kendi kendine güç kazanan ve ayan denilen feodal beylerin ortaya çıkmasına, zamanla da devlet tarfından tanınmasına sebep olmuştur. Bu derebeyleri arasındaki münakaşalar asırlar boyunca sürmüş ve devlet otoritesini iyiden iyiye sarsmıştır.
XIX. yüzyıl boyunca Rus Kazaklarının bölgeyi yoklamaları I.Dünya Savaşı’nda iki yıllık Rus işgaliyle zorlu bir devreye girmiştir. Harşit Nehri Türk ve Rus kuvvetleri arasında sınır teşkil etmiş, yöre insanının azim ve savaşçı karakteri sayesinde havza düşman işgalinden kurtulmuştur. Ancak kadın - erkek ciddi oranlarda zayiat verilmiş ve Kürtün Kabaktepe’de tüm şehitler adına anıt dikilmiştir. Millî Mücadele’de aynı vatan kaygusu ve sorumluluk içerisinde davranan Çepni Türklerinden Topal Osman Ağa ve Binbaşı Hüseyin Avni Alp ikilisi yaptıklarıyla oldukça öne çıkmışlardır. Gerek 93 Harbi (1877-1878) gerekse I.Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı esnasında yaşanan zorluklar Harşit yöresinden önemli bir nüfusun Trabzon, Giresun ve Rize gibi yakın illere kaymasına neden olmuştur. Cumhuriyet döneminde de bu nüfus kaybı ve iç göç sürmüş, ta günümüze kadar gelmiştir. Bu son dönemde de yöreye hizmet olarak bir karayolu binbir güçlükle yapılmış, iki asırdır yapımı tartışma konusu olan demiryolu yapılamamış, Doğankent ve Kürtün’deki baraj ve hidrolelektirik santrallerini saymazsak bölgenin kendi kaderiyle başbaşa bırakılmış bir vaziyette olduğu söylenebilir.
Her şeye rağmen yöredeki Çepni kültürü ise araştırmacılar hem ciddi manada zenginlik hem de Ortaasya figürlerini hatırlatır bir canlılık sergilemektedir. ‘Otçu Göçü’ adı verilen ve Asya’dan Anadolu’ya taşınan konar - göçer hayat, yaylacılık geleneğiyle birlikte bölgede bir araya gelme ve toplanma vesilesi olarak iş görmektedir. Eski Türk kültürünün belki de en canlı izlerininin müşahede edilebileceği yörede yaylacılık kemençesiyle, horonuyla, türküsüyle ve adetleriyle dağılmış bir boyun tekrar bir araya gelmesi için yılda birkaç kez de olsa imkânlar sunmaktadır. Çepnilerin adlarından ve sembollerinden başlayarak incelememizin, idarî yapı ve nüfus yerleşimleri olarak ele almamızın, ekonomik hayat ve madencilik vaziyeti olarak tespitlerimizin, giyim - kuşam, dil ve edebiyat olarak değerlendirmelerimizin ortaya koyduğu temel sonuç; Anadolu’nun önemli bir bölümü olan Karadeniz Bölgesini Türkleştiren bu boyun kuvvetli bir sosyo-kültürel altyapıya ve sağlam dinî inançlara sahip olduğu hususudur. Çepnilerdeki bu kuvvetli kültürel yapı hem zorluklara karşı yüzyıllar boyu varlıklarını idame etme şansı hem de gittikleri yörelere kendi damgalarını vurma fırsatı tanımıştır. Günümüzde de bu kültür mensuplarının boy kimliğine sahip çıkar bir görüntü vermeleri tarih yazımının Çepni boyu özelinde hala devam edegeldiğinin de bir göstergesi olarak görülmelidir.
Ana Sayfa|
Hakkımda|
Kitaplarım|
Alternatif Eksenler|
Harşit Çepnileri|
Fotoğraf Galerisi|
Ziyaretçi Defteri|
İletişim|
Tasarım & Hosting
Atak Domain